Bu Blogda Ara

31 Ağustos 2011 Çarşamba

El espinazo del diablo (2001)


Sinefilsen ve film izlemekten öldüresiye keyif alıyorsan, yeni sinemacıları keşfetmek, ileride kendine yer edinecek yönetmenlerin ilk filmlerinden onlardaki yeteneğe tanık olmak seyirciyi sevindiren bir duygu. Karşımızda, 2001 yılından görsel ve fantastik filmlere imza atacak bir yetenek Guillermo del Toro'nun Mimic gibi bir Holywood filmi sonrası kendi topraklarından çıkarttığı gizli hazine duruyor. Yapımcı koltuğunda Pedro Almodovar gibi bir sinema devinin durması del Toro için büyük destek olmuş olmalı. Her ne kadar Almodovar sinemasına uzak olsa da, yine de benzer fantastik öğeler taşıyan bir film Şeytanın Belkemiği. Defansın belkemiği tabirini akla getiren film adını ceninlerin sırtında oluşmaya çalışan kemikçikten alıyor. Ceninler de filme mekan olan yetimhanenin tekerini döndüren gelir kaynağı.
Yapımcıyı, yönetmeni tanıdık, oyunculara gelelim. Filmin başrolünde büyümüş de küçülmüş diyebileceğimiz, olgun bir erkek suratına sahip Fernando Tielve adlı çocuk var. Kendisi doğuştan şanslı sinema için aranan bir yüze sahip.



Filmin jönü rolünde Alejandro Amenabar'ın fetiş oyuncusu Eduardo Noriega'yı görüyoruz. Ki kendisi yine kızları ağına düşüren bir piç rolünde. Saçlarıyla da aynı bir Colin Farrell esintisi yaşatmış. Bir de güzelliğiyle büyüleyen esmer güzellik Irene Visedo var ki aman dikkat diyorum, çok canlar yakar bu dilber.
Evet kadroyu da tamamladığıımıza göre fantastik, korku, dram, gerilim ve politikayi aynı potada eritmeyi eline yüzüne bulaştırmadan oldukça olgun bir anlatışla başaran filmimize dönelim. İspanya iç savaşı sırasında devrimcilerden birinin ölen oğlu olan Carlos diğer babasız devrimci çocuklarının yaşadığı yetimhaneye bırakılır. Buraya bırakılan çocukları yetiştiren ve besleyen Carmen ise artık çocuklara para yetiştirememektedir. Carlos'u istemeye istemeye kabul eder. Carlos ilk gün bir hayalet gördüğünü zanneder ancak günler geçtikçe iç çeken adı verilen hayaletle daha sık karşılaşmaya başlar.
Açıkçası filmin başında beni yine klasik bir hayalet hikayesi beklediğini düşünürken, aslında hikayenin küçük bir kısmını oluşturan hayalet ve yetimhane içerisinde geçen güç ve iktidar savaşını fon olarak kullanan, arka planda da İspanya'da yaşanan değişime tanık olduğumu keşfetmem zor olmadı. Carlos'la Marcelo arasında güç savaşı yaşanırken, öte tarafta da genç ve yakışıklı Jacinto ile yaşlı ama romantik doktor arasında bir mücadele sürmekte. Yine Jacinto ve Marcelo bir kız için karşı karşıya gelirken, portrenin geri planında komünistlerle faşistler güç savaşı içindeler.Yetimhanenin ortasında duran bomba ise bir güç simgesi gibi. Patlamasa bile gücün, iktidarın simgesi gibi dimdik orada.
Bu kadar güç savaşının ortasında paranın peşinde perişan olan, tüm karaktersizliğini gösteren insanoğlunun karşısına çıkan çocukların yeri geldiğinde kömün dayanışmasıyla galip gelmesi ise sömürüye karşı direnişin bir simgesi gibi. Bir çizgi roman aşığı olan del Toro'nun filmin başkahramanı Carlos'a da entegre ettiği bu sevgi ileride Hellboy serisine yönetmen olma yolunu açacak bir anahtar belki.
Hayalet karakteriyle korkuyu, Carlos karakteriyle mücadeleyi, Jacinto karakteriyle entrika ve gerilimi yansıtan izlenesi bir İspanyol filmi. Almodovar da hangi filme yapımcı olacağını biliyormuş valla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder