Bu Blogda Ara

2 Temmuz 2011 Cumartesi

The Good, the Bad and the Ugly (1966)


Bloguma da adını veren Bill Carson karakterine ithafen ilk yazımı da bu karakterin arz-ı endam ettiği o muhteşem filmden bahsederek yayınlamak istedim.
1966 yılında -ki bu 45 yıl öncesi demek- kendinden sonra çekilecek onbinlerce filmden bile öte bir film çeken Sergio Leone, spaghetthi western türünün ilahı. Yanına Clint Eastwood, Lee Van Cleef gibi türün lokomotif aktörlerini alan Leone baba zaten az filmle o dönem ortalığı kasup kavurmuş biri. Eastwood'u başrolde kahraman olarak kullandığı a Fistfull of Dollars ve For a Few Dollars More filmlerinden sonra üçlemeye son noktayı unutulmaz bir filmle koymuş. Film ileride Leone'nin ustalık döneminde kullanacağı, 2,5 saati aşan Once Upon a Time in the West ve Once Upon a Time in America gibi epik hikayelerin anlatıldığı başyapıtların ilki.
Filmin ilk yarım saati iyi, kötü ve çirkin olarak adlandırılan üç karakterin arz-ı endam etmeleri ve seyirciyle tanıştırılmalarıyla geçiyor.
İlk olarak çirkin olarak nitelendirilen Tuco adlı karakteri ve kendisine hayat veren büyük oyuncu Eli Wallach'ı tanıyoruz. Ardından Lee Van Cleef'i kötü karakterinde görmemizle birlikte filmin ana objesi altınların da adını duymuş oluyoruz. Son olarak astsolist olarak sahnelere çıkan iyi insan Clint Eastwood'un çirkinle olan ortaklığını da öğrenerek gelişme kısmına geçiyoruz.
200bin dolar olarak telfuz edilen gömülü altınların çevresinde gelişen hikaye, bu üç cevval silahşörün altınları bulma macerası. Ancak Leone üstat, belki de birçok yönetmenin hayatı boyunca kullancaağı kusursuz sahneleri tek bir filmde kullanmaktan kaçınmayarak ortaya unutulmaz film sahnelerinden oluşan bir seçki çıkarmış.
Filmdeki tüm gelişme kısmı mezardaki unutulmaz yarım saat için tasarlanmış adeta. Ki ben o son yarım saati bırakın izlemeyi gözüm kapalı dinlerim bile. Metallica'nın S&M albümünde orkestrayla birlikte çaldığı ünlü The ecstasy of gold klasiğiyle açılan, Tuco'nun mezarda deliler gibi koştuğu sahne ve akabindeki düello sahneleriyle unutulmaz film sahnelerinde kendine has yer bulan anların arka planında çalan müzikler dinlemeye doyulmayacak kıvamda. Ki iyinin o mükemmel repliği ile zihinlere kazınıyor:
"There's two kinds of people, my friend; those with loaded guns and those who dig. You dig".
Mezarın yerini söyleyen kişi ise bloguma isim veren Bill Carson.
Benim için bu filmin değeri çok büyük. Küçüklüğümden beri nerden baksanız en az 15 defa VHS kasetten izlemişimdir bu filmi. ve çocuk gözüyle de, ergen gözüyle de, sinemasever gözüyle de ayrı ayrı sevdiğim, hayatımda büyük yeri olan bu filmle hem bu blogu açıp hem de adlandırarak saygılarımı sunduğumu düşünüyorum.
Ve son düşüncelerim filmdeki en unutulmaz performansı gösteren Eli Wallach'a. İlahi adalete inanmayan biri olarak bu adamın 96 yaşını görmesini biz sinefillerin duaları olarak yorumlamaktan başka birşey düşünemiyorum. Fal taşı gibi açılan gözleri ve her durumda kendi çıkarı için karaktersizliğin alasını göstermekten çekinmeyen Tuco karakterine bu adamdan başkası can veremezdi.
Her sahnesinden ustalık akan, her repliğiyle zihne kazınan, her çalan melodisiyle defalarca dinlenecek bir filme imza atan, emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum.
İyi ki varsın sinema!

2 yorum:

  1. Satırlarınıza katılmamak elde değil. Rahmetle andığım Ennio Morriconne Ustaya da saygılarımı ileteyim burdan. Bir insan sadece senaryoyu okuyarak nasıl beste yapabilir? İşte deha dedikleri bu olsa gerek. Bilinen ama açıklanamayan...

    YanıtlaSil
  2. Ennio Morricone ölmediki :)

    YanıtlaSil