Bu Blogda Ara

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Babalar Istanbul'daydı - Whitesnake & Judas Priest

Cuma gecesinin ve Bon Jovi'nin yorgunluğunu tam atamadan kendimi Küçük Çitflik Park'da buluverdim. Planlarıma göre İsveç'te olmam gereken ve kaçırmam gereken ikinci konserdi. Bazen aksaklıklar bazı şansları da beraberinde getiriyor. Şarkılarını çok sevdiğim Malt grubunu güneşin yakıcılığı yüzünden feda ederk, Pentagram'ı da defalarca izledikten sonra yine güneş korkum yüzünden satışa getirerek konser alanının yolunu tuttum. Bu sefer yanımda dostum ve sevgilisi vardı.
İçeri saat 17:30 gibi girdiğimizde Pentagram sahnedeydi. Açıkçası artık bana fazla heyecan vermeyen Türkiye'nin en büyük metal grubunun son iki şarkısına denk geldim. Bu esanada görüştüğüm dostlarla muhabbet ettiğimiz için yeni vokali bile dikkatlice dinleyemedim. Açıkçası o da kendini dinletecek veya farkettirecek bir performans göstermedi.
Saat 18:20de beklenildiği üzere büyük grup Whitesnake sahnedeydi. Coverdale beyaz gömlek ve beyaz spor ayakkabı kombinasyounyla göz alıcıydı. Doug ise yine siyah takılıyordu. Grup bir önceki konserinde olduğu gibi konsere yine Best Years ile giriş yaptı. Bence çok başarılı bir konser açıcı parça. Hemen arkasından seyircinin müthiş destek verip Coverdale kadar eşlik ettiği Give Me All Your Love geldi. Coverdale ve saz arkadaşları seyirci desteğinden oldukça memenun görünmekteydiler. Bunun da gazıyla iki muhteşem klasiği daha üstüste döşediler: Love Ain't  No Stranger ve Is This Love. Is This Love'a eşlik etmek ve o şarkıda sevgiliyi düşünmek hiçbir şeye değişilmezdi. Gönül o şarkıda sevgiliye sarılmak da isterdi ama kısmet değilmiş :)
Nispeten yavaşlatan iki parça geldi ardından: Steal Your Heart Away ve yeni albüme de adını veren Forevermore. Forevermore'u ilk defa dinlememe rağmen beğendim. Coverdale ve Doug'da hala iş var. Yaratıcılıklarından hiçbir şey kaybetmemişler. Eski günlerdeki gibi süper bir hit yapmışlar. Ardından hastası olduğum karizma manyağı Doug Aldrich ve diğer gitarist Reb Beach'in atışmaları geldi.  Love Will Set You Free ve bu sefer de Brian Tichy'nin sahne şovunu izledik. Tamam her biriniz çok değerli müzisyen arkadaşlarsınız da zaten topu topu 75 dakika çalacağınız bir konserde böyle fevri hareketler görmek üzücüydü. O sırada konserde çalınmayan bir Cryin' in The Rain ne biliyim üç konserdir ısrarla dinlemek istememe rağmen çalınmayan bir Judgement Day çalınamaz mıydı sayın Whitenake üyeleri! Neyse efenim sahne şovları bittikten sonra gelen dört şarkı da bir Whitesnake klasiğiydi:
Slide It In & Fool For Your Lovin' & Here I Go Again ve Still Of The Night. Biz tam konser bitti derken Coverdale 2006'daki ilk konserdeki gibi sürprizini yaparak tek başına Soldier Of Fortune söyleyip sahneyi terketti. Coverdale'in sesi yine büyüleyiciydi. Ancak aynı şeyleri ne yazık ki ses sistemi için söyleyemeyeceğim. Dinlediğim en kötü ses sistemlerinden biri ile karşılaştım. Zaten bu ülkede ne zaman güzel bir ses sitemiyle konser dinledik ki?
Bu konserle birlikte Whitesnake de en çok izlediğim gruplar unvanını 3 kere ile Kreator'la paylaşmış oldu. İki grubun da üç konserinden her türlü mutlu ayrıldığımı belirtmek isterim. Fool For Your Lovin' dinlerken ne kadar eğlenmiş ve mutlu olmuşsam yine yeniden Judgement Day dinleyememenin büyük hüznünü yaşadım. Bana bu hayatta şu şarkıyı canlı dinlemek harammış demek!!!
Biralarımızı yudumladıktan sonra artık müziği bırakmaya meyilli Judas Priest'in muhtemel son Türkiye macerasına hazırdık.

Büyük bir beklentiyle gittiğim ilk 2008 konseri gerek Rob'un ayakta zor duran hali gerekse playlist yüzünden beklentilerimi boşa çıkaran bir konser olmuştu. Bu konserdeki performanslarını çok merak ediyordum.
Saat tam 20:30 da dev perdenin inişiyle birlikte Judas efsanesi kanlı canlı yeniden karşımızdaydı.
Babalar 2 küsur saat boyunca 21 şarkı çaldılar. Tek tek ayrıntılarda boğulmamak için konserin can alıcı anlarını anlatayım:
Judas Priest'in konser performansı olarak bende bambaşka yeri olan Diamonds & Rust'ı dinlerken tüylerim yine diken diken oldu ancak kulaklarım bu şarkıda Tim 'Ripper' Owens'ı aramadı değil! Live Meltdown konser albümündeki unutulmaz performansını yıllardır sıkılmadan dinlerim. Şimşek sesleriyle giriş yapılan bir diğer unutulmaz klasik Night Crawler'da Rob Halford bir önceki konserinden yeller estiğini cümle aleme gösterdi. Yeniden doğmuş Halford amca bir an bile durmadan 2 saat boyunca Heavy Metal tanrısı olduğunu ispatlarcasına orda bulunan tüm seyirciyi kendine hayran bıraktı.Turbo Lover & The Sentinel & Painkiller & Electric Eye & The Green Manalishi & Hell Bent for Leather & You've Got Another Thing Comin' ise konserdeki çalınan diğer klasik Judas eserlerindendi. The Sentinel'de ben yine Ripper'ı aradım. Bunu yazmamın sebebi Rob'u küçültmek değil onun gibi bir metal tanrısının yanında Tim'i de yüceltmektir.
Konserin zirve noktası ise merdivenlere oturan Rob'un seyirciye komple söylettiği Breaking the Law'du. İstanbul seyircisi Rob'a yarışır bir cevap vererek tüm şarkıyı tek yürek söyledik. Ben de o anda şarkıyı sevgilime telefondan dinlettim. Hell Bent for Leather öncesi sahneye motorla çıkan Rob, adını hatırlayamadığım bir diğer şarkıdan önce de Türk bayrağıyla çıkarak seyircinin gözünde bir puan daha yükselmiş oldu. Önceki konserinden kat be kat iyi, unutulmaz bir konser veren Judas, Rob'un da dediği gibi sahnelerde 40. yılını devirmiş bir çınar. Ben de bu adamları iki kere izlemiş olmanın verdiği gururu yaşadım. Kapanış artık klasik olduğu üzere Living After Midnight ile gerçekleşti.A Touch of Evil yine çalınmadı, kaderde o şarkıyı canlı dinleyememek de varmış :(
Konserin diğer güzellikleri ise, hemen yanıbaşımızda duran 12 yaşında, Whitesnake tişörtlü ufaklığın CD'den çalan Black Sabbath şarkısına bile eşlik etmesiydi ki burdan babasına da selam ederim.
Bir diğer güzellik de önümden geçen ve ani bir refleksle fotoğraf çektirme şerefine ulaştığım büyük usta Aptülika'ydı. Kendisine : Sizi Hıbır'dan beri takip ediyorum dediğimde yaşadığı mutluluk tarif edilemezdi. Hıbır'ı biliyo musunuz ya, bu zamanda o dergiyi hatırlayan kaç kişi çıkar ki, dedi usta ve gitti. Ellerinden öperim...(Yanlış anlaşılma olmasın fotodaki ben değil, Aptülika'nın arkadaşıydı, burdan da fotolarını alabilirler...)

2 yorum:

  1. Aptül'ün arkadaşı "Kemancı" Zeki

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim ben de nerden tanıyorum bu adamı diyordum :)

    YanıtlaSil