Bu Blogda Ara

9 Ağustos 2011 Salı

Hail to Vikings!!!


Bir mühendise tatili bana formüle et deseniz eminim ki diyeceği ilk şey Δx = 0 olur. Fiziksel olarak toplam yer değiştirme sıfır ama eğlencenin limite gittiği bir yolculuktur bu. Ey okuyucu eğer bir mühendisten nefret ediyorsan bu yazıyı burda bırak ama eğer keyifli şeyler okumayı seven biriysen seni aşağıya İsveç hikayelerime alayım:
Dostumun İsveç'te yaşamasından öte bu ülkenin bana çağrıştırdığı ilk şey Viking Metal, Amon Amarth, mavi gözlü sarışın bir ırk ve sürekli İsviçre ile karıştırılan bir ülkeydi.
Neyse vizeydi, davet mektubuydu derken temmuz sonu itibariyle bilinçli ilk yurtdışı gezim için uçakta buldum kendimi. İlk yurtdışı gezim anne karnından Almanya'daki bir hastanenin doğum bölümüneydi. 4 yıllık turistik ziyaretten sonra da memlekete dönmüştüm.
İsveç'in ilk göze çarpan yanı çevreci kimliğiyle örtüşen yeşillikleri. Orta Dünya'dan fırlamış intibası bırakan kuzeyin soğuk ülkesi, hemen hemen her köşebaşında karşımıza çıkan parklarıyla (bunun ülkemizde karşılığı camii) insana sürekli huzur pompalayan bir ülke kimliğinde. Kışı çok kötüymüş, insanlar evden çıkmazmış, halkı alkolik olurmuş, intihar edermiş, ben bilmem arkadaş, temmuz ayında gayet de güzel bir memleketti.
Neyse efendim havaalanından çıkıp da toplu ulaşım vasıtasıyla Stockholm merkeze giden yolculuğumda kullandığım banliyö treni beni şaşırttı açıkçası. Bizdeki hızlı trenden hızlı gidiyordu valla. Bu treni al getir memlekete seçim vaadi diye yuttur millete. Hatta bi ara solumuzdan ekspres bir tren geçti ki, bir Türk olarak kafamdan sadece "bir çarpsa bize parçamızı bulamazlar" düşüncesi geçti. Napıyım kardeşim, düzene alışık değiliz ki, illa bi yerden arıza çıkıcak. Tren olsun, metro olsun hepsinin dakikası belli bir ülke. Gecikme, trafik diye bir şey yok. Saate bakıyorsun otobüs 3 dakika sonra geçicek diyorsun, durağa gidiyorsun, şak otobüs geliyor. Bizde 30M'i beklerken 5 dakika ile 45 dakika arası bir bekleme süresi yelpazen var. Otobüsün hemen gelmesi için sigara yakanlara ise diyecek sözüm yok.
Yemek konusunda beklentiniz düşük olsun çünkü İsveç'in kendine has bir mutfağı yok. Dünya yemeklerini yiyorlar. Yani İsveç'e gidip Tayvan, Çin yemeği ve kebap yemeniz gayet normal. Kendinizi kötü hissetmeyin. Ben bu kadar yolu döner yemek için gelmedim demeyin, Hot dog yemeyi ihmal etmeyin. Hot dog piyasası da bu arada Iraklı ve Süryanilerin elinde. Hamburgercilerin Türk çıkması büyük olasılık. Bu arada İsveç'te kullanmamanız gerekn cümle éDou youspeak English" olmalı, çünkü herkes İngilizce konuşuyor. Direk gördüğünüz birisine derdinizi anlatmaya başlayabilirsiniz. Hava güneşliyse size oldukça samimi şekilde cevap vereceklerdir. Ama eğer hava bulut varsa ve kapalıysa beklediğiniz ilgiyi göremeyebilirsiniz. Çünkü bu kuzeyin insanları tamamen güneşe odaklı yaşamaktalar. Hava kapalıysa somurtkan, aksi ve depresif olurken hava açınca tadından yenmeyen insanlara dönüşmekteler. O yüzden ters bir cevap alırsanız üzülmeyin, sizinle alakası yok, sorun sizde değil havada!
İsveç bizim ülkeyle karşılaştırırsanız pahalı bir ülke. Avrupa Birliği'ne yüksek kültürünü vermek amacıyla giren artistler kendi paraları olan Kron'u kullanıyorlar. 4 Kron, 1 TL etmekte ancak İSveç'e giderken para bozdurmaya falan hiç ihtiyacınız yok çünkü hemen hemen her yerde kredi kartı posu kullanılmakta. Barda, takside, kafede, paranın kullanıldığı her yerde kredi kartınızla alışveriş yapabilirsiniz.
Bira ortalama 50-60 Kron (15 TL civarı) burdan artık ülkenin pahalılığı konusunda yorum yapabilirsiniz.Bira demişken alkolün su gibi tüketildiği bir ülke. Ancak öyle sokakta Hollanda gibi görüntüler görmezsiniz. Genelde elit kesim Nişantaşı benzeri bazı yerlerde eğlenmekte. Gençler ise parti ortamlarındalar. Son gecemde dostumla gidip oldukça eğlendiğimiz Trädgården oldukça gözde ve piyasa bir mekan. Bekar gençlere duyurulur!
Alkol konusunu kapatmadan şunu da ekliyim, alkol satışı oldukça zor. Sadece, System Bolaget denen dükkanlarda alkol satılıyor.Bizim alışık olduğumuz üzere öyle köşebaşında Tekel yok, ve bu alkol satan dükkan da akşam 6'da kapanıyor. Stokçu yaparlar insanı. Diğer marketlerde de en fazla %3,5luk alkollü içecek satılabiliyor. Bu yüzden Heineken ve Carslberg, İsveç'e özel %3,5 alkollü bira üretmişler.
Dostumun söylediği kadarıyla İsveçce'de küfür yok. En ağır kelimeleri şeytanmış. Sağda solda Fuck You diyen gençleri görürseniz özenti bu demeden önce bir kere daha düşünün derim.
Barok mimarinin ağırlıkta olduğu şehrin en güzel yapıları bence katedrallerdi. Oldukça uzun kuleleriyle her yerden fışkıran kiliseler şehrin karanlık havasına katkı koymuşlar. Kilise bahçesinde içen insanlar ise gülümsetti. Adamlar takılıyor valla, bizde olsa kan alırlar Kamil, kan...

Şehrin merkezinde meclis binasını ve hemen karşısında da Başbakan'ın evini görebilirsiniz. Bu ikisi arasında sadece bir köprü var ve başbakan her gün o köprüden meclise girmekte. Senin benim gibi insanların yanından geçerek. Öyle yolu kapıyım, güvenlik, koruma falan yok. Adam elini kolunu sallayarak geziyor. Olay budur yani.
Müzelere meraklıysanız görmeniz gereken ilk yerlerden biri Vasa Müzesi olmalı. Bizim gibi tarihini sadece kahramanlıklar üzerine kuran bir kültür yerine, yapım hatası nedeniyle batan bir savaş gemilerini bile sergilemekten kaçınmayan kendiyle barışık bir kültürün eseri. Devasa bir viking gemisinin her yerini detaylı incelerken, o zamanın belgelerine ve olaylarına da ışık tutabileceğiniz, gezmesi oldukça eğlenceli bir müze. Giriş 110Kron ama değer.
Dostum sayesinde adres tarifinde bir klasiği de teee Stockholm'de yaşadım. "Abi şimdi sağa bakınca bir cami görüceksin onu geçince 100m sağda" tarifini duyduğum an dostum benle dalga geçiyor galiba derken o muhteşem camiyi geçince sağda klişesinin yer ve zamandan bağımsız bir kavram olduğunu anlamıştım.
Mutlaka görmeniz gereken bir diğer yer de şehri ayaklarınızın altına alacağınız, şehre kuşbakışı güzel bir bakış atabileceğiniz Gondolen. Burdan özellikle güneşin batışını izlemenizi tavsiye ederim. Böyle bir güzelliği çok az yerde bulursunuz. 

O kadar zamandır konuşuyoruz bi kere bile İsveçli kızlar demedin dediğinizi duyar gibiyim.Demedim çünkü ne diyim arkadaş. Tanrının iltimas geçtiği bir ırk bu. Erkeği de kadını da sarışın mavi gözlü, bakımlı ve uzun boylu.
"Ay o kadar övdüğünüz kızlar bunlar mıydı, hpesi gayet normal yea. Abartıyorsunuz siz". Bir Türk kızından İsveçli kızlarla ilgili yorumunu aldınız efendim. Bu lafın üstüne ben ne desem boş zaten.
Vikinglerin diyarı, bir orta dünya maketi gibi. Her yer yeşil, her yer Elf, her yer huzur ve barış.
Gidile, görüle, imrenile!!!

Ekleme: Bu yazı, tatil öncesi, esnasında ve sonrasında zerre trip yapmayıp her türlü desteği veren klasik bir Türk kızı olmadığını ispatlayan biricik sevdiceğime adanmıştır <3

1 yorum: