Bu Blogda Ara

24 Ocak 2012 Salı

Üç Maymun (2008)



Nuri Bilge Ceylan artık düğün videosu çekse Cannes'dan ödülle dönecek hale gelmiş, kendini uluslararsı arenada ispatlamış bir yönetmen. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliğini bırakıp, sinemaya geçen, ağırbaşlı kimliği ve söylemleriyle de hayranlığımı kazanmış bir insan. Hani İngiltere'de olsa Sean Connery gibi Sir unvanı alacak kadar büyük bir sinemacı.
Minimalist sinema gibi izleyicisini zorlayan, sıkan, her kesime hitap etmeyen bir çizgide genelde amatör oyuncularla çalışan Ceylan, Üç Maymun'da bu çizgisini biraz değiştirmiş.Başrole Yavuz Bingöl'ü yerleştirirken risk de alan Ceylan, yanına yılların oyuncusu Hatice Aslan ve genç yetenek Ahmet Rıfat Sungar'ı almış. Ancak filmin asıl bombası bence Ercan Kesal. Gerçek hayatında doktor olan Kesal, filmde sadece oyunculuk yapmamış, senaryoya da el atmış. Eyüp'ün hapse girmesine sebep olan patronu Servet'i oynayan Kesal, özellikle filmde ilk göründüğü anlarda oynadığı sıkıntılı politikacı sekansıyla harika bir performans çıkarmış. Hatice Aslan'ın yüzündeki çizgilerden ilham alan yorulmuş ev kadını tiplemesi de dikkat çekerken, Sungar ailenin genç ve toy delikanlısı olarak başarılı bir performansa imza atmış. Filmin ilk yarısında nerdeyse hiç görünmeyen Bingöl ise, çıktığında ailesini bıraktığı gibi bulmayan ambale olmuş baba rolünde türkücülükten başka meziyetleri olduğunu ispatlar gibi.
Ceylan'ın yine arkasına fon olarak İstanbul'u aldığı film muazzam bir açılışla seyircisine merhaba diyor. Karanlıkta sadece farları görünen bir arabanın yolda gidişini gördükten sonra filme de adını veren maymunların ilkini hemen görüveriyoruz. Yoldaki kazaya seyirci kalan çift günümüz kapitalizminin en büyük başarısı olan çevresine duyarsız, etliye sürlüye karışmayan, örgütlenmeden korkan yalnızlaştırılmış bireylerin örneklerinden. Ailesi için hapse girmeyi kabul eden Eyüp, karısını evin oğlu İsmail'e emanet ettikten sonra mapusun yolunu tutuyor. İsmail'in bir baltaya sap olması için Servet'ten para istemeye giden Hacer ise, Samet'in ona olan ilgisinden ilk başta rahatsız olmuş gibi görünse de eve geldiğinde yüzünden de okunan mutlulukla anlıyoruz ki, kendisine gösterilen ilgiden memnun. Çalıştığı mutfakta yapılan yemekten oğluna yedirip, kendisi dışarıda döner ayran yiyen tipik bir vefakar anne çizgisindeki Hacer'in Servet'le ilişkisini öğrenen İsmail de üç maymunu oynamaya başlıyor. Yedikule'nin enfes deniz manzarasında çekilen ev sahnelerinde de görüleceği üzere annesiyle çok fazla konuşmayan İsmail, annesinin gizli ilişkisi karşısında suskun kalırken, hapisten çıkan Eyüp de Hacer'in intihara kalkışmasını görmezden gelip, sessizce evden kaçıyor. Başlarda mazlum rolüne soyunan Eyüp, söz konusu oğlu olunca şeytani planlar yapan birine dönüveriyor. Filmin başında üzüldüğümüz adam, bir bakıyoruz oğlu yerine başkasının hapse girmesini isteyen birine dönüşmüş. Hacer de ilgisiz kadından, takıntılı arabesk aşığa nasıl geçiyor, onu bile anlayamıyoruz, ki bunda Aslan'ın mimiklerini mükemmel kullanmasının etkisi büyük. Bir ailedeki her bireyin üç maymunu oynadığı, günümüz ilişkilerinin en büyük eksikliği diyalogdan yoksun bir aile izlediğimiz. İşin ilginci bu aile hepimizin, herkesin kendi ailesinden birer parça bulabileceği tipik bir Türk ailesi.

Uzak filminde beyaza bürünen İstanbul'u bir fotoğraf albümü gibi bizlere sunan Nuri Bilge Ceylan Üç Maymun'un finalinde yağmurla ıslanan bir Yedikule manzarasıyla yine fotoğrafçı kimliğini bizlere afişe ediyor. Her minimalist, NBC filmi gibi sıkıcı ilerleyen ancak her karesinde bir Türk ailesi portresi çizen Üç Maymun içine girildiğinde seyirciye çok fazla şey anlatan bir film. Son olarak giriş sahnesi ve Ercan Kesal harikalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder