Bu Blogda Ara

22 Mayıs 2020 Cuma

Daredevil (2003)









Marvel’in 2000li yıllardaki süper kahraman dünyasının beyaz perdeye aktarılmasının ilk denemelerinden Blade ve Spider Man sonrası bir diğer deneme. Daredevil diğer kahramanlar açısından biraz geride kalmış birisi. En azından bizim çocukluğumuz döneminde çizgi film veya başka şekilde önümüze sunulan bir karakter değildi.
Filmden anladığım kadarıyla Daredevil’in hikayesi Bruce Wayne/Batman ile paralellik gösteriyor. İkisi de babalarını kaybettikten sonra intikam hırsıyla benzer maskeleri takıyorlar. Ancak Bruce’un maddi şansı varken Matt’in şansı tabii ki nükleer madde sonrası kazandığı süper kahraman özellikleri. Ancak Electra’nın özelliklerinin nereden geldiğini filmde öğrenemiyoruz. Zenginlikten herhalde diyip geçiştiriyoruz. Bir de zenginsin, güzelsin, göğüslerin harika hayata zaten 5-0 önde başlamışsın, bir zahmet güzel de dövüş değil mi?
Ben Affleck için ben ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Kendisine kamera arkasında saygım sonsuz. Good Will Hunting senaryosuna olan katkısı ve akabinde yönettiği filmlerle zaten sinema için ne kadar önemli olduğunu ispt etmiş birisi. Ancak kişisel görüşüm kamera önünde çok kötü. Tam bir poser ve embesil. Hele bu filmde o kadar kötü ki. Abi alt tarafı sıradan bir avukatsın o neyin pozları. Zaten filmde Electra ile aralarındaki aşk da o ateşi bizlere yansıtmıyor. Bu tür filmlerde iki kişi arasındaki çekim seyirciye yansımazsa tüm film de etkisini yitirebilir.
Kötü adam rollerinden Bullseye olarak arz-ı endam eden Colin Farrell, Ben Affleck’den beter poser. O kadar saçma ve itici ki. Buraya yine de parantez bırakmak istiyorum. Çizgi romanı okumadığım için umarım gerçek karakter de böyledir diyerek kendime özür hakkı tanıyorum. Tamamen gereksiz poser bir karakter ortaya koymuş. Diğer kötü karakter ve hepimizin Green Mile’dan hastası olup bağrımıza bastığı Michael Clarke Duncan filmdeki en sırıtmayanlardan. Belki de rolünün hakkını veren tek aktör.
Filmin hikayesi aslında çekici ancak anlatım o kadar inandırıcılıktan uzak ki. Oyunculuklar ve seyirciyi içine almak bu kadar kötü olunca doğal sonuç, filmden kopmaktır. Hele son final sahnelerinde ağır yaralı olarak kilisenin içine düşen Daredevil’ın nasılsa kusursuz şekilde dövüşüyor olması filme verilen eksi puanlarda çok büyük rol oynar bence.
Filmin en güzel artılarından biri müzik dünyasına Evanescence gibi güzide bir grubun kazandırılmasında rol oynaması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder