Bu Blogda Ara
Kadavra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadavra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Kasım 2011 Pazar
Pathology (2008)
Hollywood son yıllarda üretim olarak bariz şekilde tıkanmış durumda. Diğer ülkelerdeki öne çıkan filmleri kendi ülkelerinde tekrar çekmekle ve yine diğer ülkelerden yönemten ithal etmekle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Bunun son örneklerinden biri de Alman yönetmen Mark Schölermann. Daha önceki kısa filmlerini ülkesinde çeken yönetmen ilk uzun metrajını ise Hollywood'da denemiş. Yanına birtakım genç ve ünlü oyuncuları almış.
Heroes'dan tanıdığımız Milo Ventimiglia, birçok dizide yer almış Michael Weston, The L Word'den Lauren Lee Smith ve gönlümüzün prensesi yılların eskitemediği duru güzellik Alyssa Milano.
Aslında filmin konusu oldukça başarılı ve orijinal. Stajı için başka bir şehire giden gelecek vaadeden bir otopsi uzmanının yeni görevinde içine girdiği yepyeni ortam ve yaşadığı sıradışı deneyimleri izliyoruz. Aklıma Flatliners'ı getiren yeniyetme ama kendilerini tanrı gibi hisseden gencecik doktorların ölümle dansı konusu kulağa hoş geliyor. Bu filmde de bu gençlerin oynadıkları oldukça etkileyici ve zekice kurgulanmış bir oyunla karşı karşıyayız: Adam öldürmece ve nasıl öldürüldüğünü tahmin etmece.
Kahramınımız bir anda kendisini adrenalin ve heyecan dolu bir dünyada buluyor. İnsan öldürme, seks ve uyuşturucu ekseninde gidip gelirken, nişanlısının dünyasına adım atmasıyla dışarıda çizdiği düzgün adam ile gerçekte içinde olduğu suçla dolu pislik imajını gizleme çabasında kalıveriyor. Buraya gelene kadar yaşadığı adam öldürmece oyunu ne kadar zekice kurgulanmışsa, içine girdiği seks dünyası o kadar yapmacık ve boş. Sürekli olarak birbiriyle öpüşen kızlar, ameliyat masası üzerinde sevişmeler inandırıcılıktan öte ve filmin gerçek kurgusuna zarar verici boyuttalar. Keşke şu ölüm oyunu üzerinde daha fazla durula ve ayrıntılarına inilseydi. Olayı araştıran bir dedektif konsa filme, gençlerle bu dedektif arasında bir kedi fare oyunu oynansa sanki daha izlenir olurdu bu film. Ancak filmdeki otopsi sahnelerinin gerçekliğini belirtmeden geçmemek gerek. Bu tür sahneleri sevenler için biçilmiş kaftan.
Buna rağmen sonuna kadar kendini izlettiren filmin finali de klasik finallerden farklı bitiyor. Suçu olmayan nişanlı olurken, başroldeki kahramanımız işlediği suçlardan yırtıveriyor. Normalde cezasını çekmeyen kimse kalmazken, adamımız kendini kurtarıveriyor.
Bir Flatliners kadar başarılı olamasa da türe getirdiği yenilikçi yaklaşımla izlenmeyi hakaden bir yapım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)