Bu Blogda Ara

15 Temmuz 2020 Çarşamba

Punisher: War Zone (2008)






Süper kahraman filmlerinin yazılı olmayan kuralıdır. İlk filmde kahramanımızın o adı alma hikayesi tüm ayrıntılarıyla anlatılır. Genelde de seyirci direkt aksiyon istediği için memnun kalmaz ve ikinci filmde hikaye tekrar baştan alınır ama detaylara girilmez ve sadece ufak flashback ler ile girilir. Aksiyonu boldur. İlk filmdekinden farklı bir oyuncu ve hikaye vardır.

Karşımızdaki film de aynı kaderi paylaşıyor. Direk hatta kahramanımızın bir baskınıyla karşılaşiyoruz ki kan gövdeyi götürüyor. Aslında nasıl bir film izleyeceğimizi ilk sahneden belli ediyor yönetmen Lexi Alexander. Kendisinin 2. uzun metrajlı filmi ancak sonrasında hep TV dizilerinde tek bölümlük performanslarda görüyoruz. Demek ki istenen ilgiyi toplayamamış.

Frank Castle filmin başında anlatıldığı üzere kişisel intikamını bırakmış ve yıllardır tüm mafya örgütlerinin üstüne çokmüş. Bu yüzden de polis merkezi işlediği cinayetleri göz ardı etmiş. İleride Jigsaw olarak tanınacak yakışıklı Billy'nin yüzünü hacamat ettiği baskında mafyaya sızmış bir ajanı yanışlıkla öldürünce Frank kendini uzaklaştırmak ister. Ancak ölen ajanın ailesinin peşine para yüzünden Jigsaw ve psikopat kardeşi Jim düşünce Frank yine geri döner. Tabii bu esnada onun da peşine ölen ajanın arkadaşı düşmüştür. Geride kalan dul eş rolünde Dexter'ın karısı olarak ve sarışın saçlarıyla hatırlayacağımız Julie Benz bence daha güzel yakışan siyah saçlarıyla yer almakta. Yine yan rollerden birinde de Seinfeld severlerin Newman karakteriyle hastası olduğu Wayne Knight var. Başroldeki Ray Stevenson soğukkanlı The Punisher rolünün hakkını vermiş. The Joker çakması iki kötü karakterde ise Dominic West ve Doug Hutchison fena değiller, ama performansları öyle akıllarda yer edecek kadar da büyük değil.

İlk filme göre bol kanlı ve bol ölümlü bir film. Kahramanımız daha acımasız. Kötü karakterler daha derin işlenmişler. Ancak sonuçta orta sınıf bir aksiyondan ileri gidemeyen bir film var. Kötü karakterlerin ısrarla beni öldür dediği aptalca sahneler, ki finalde artık göz göre göre dedirtiyorlar, bende büyük hayal kırıklığı etkisi yarattı. Ki zaten bu filmden sonra da seride ısrar edilmeyerek seneler sonra Netflix'de dizi olarak karşımıza çıkan bir yaz aşkı gibiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder