Korku janrı, bilim kurguyla beraber kendi hayran kitlesine sahip, bu kitlenin ölümüne severek takip ettiği bir tür. Bu türün bence en şaşaalı dönemini yaşadığı 80lerdeki doruk noktası ise her filmde hikayesinin genişlediği ve mite dönüştüğü korku serileridir. Bu satırların yazarının da mahşerin dört atlısı olarak adlandırdığı Halloween, Friday the 13th, A Nightmare on Elm Street ve Hellraiser serileri korku janrıyla tanıştığım ilk günden beri benim vazgeçilmezim haline gelmiş serilerdir. 90 larda etkisini hafiften kaybeden korku serilerine Scream taze kan getirirken, Millenium'la beraber bayrağı Saw serisi almıştı. Korku serilerinin en genci Saw'un yaratıcıları James Wan ve Leigh Whannell son ortaklıkları Insidious ile yine yeniden tüylerimizi ürpertiyorlar.
Aslında Saw'ı çekmeden önce akıllarındaki bir diğer fikir olan Insidious'un içindeki cinli perili sahneler için gereken efektler ve maliyeti yüzünden Saw'u çekmeye karar vermişler ve gerçekten de doğru bir iş yapmışlar. James Wan'ın içinde olduğu üç filmi ( Saw - Dead Silence - Insidious ) baz aldığımızda her filminde mutlaka kuklaları kullandığını söylemek yanlış olmaz. Belki de çocukluğundan kalan bir korku öğesi olan kuklalar Saw'da Jigsaw'ın alametifarikası, Dead Silence'da filmin başrolü, Insidious da ise iblisin masasındaki süsler olarak ortaya çıkıyor. Ancak bu satırlara konu olan filmin kuklalarla bağlantısı bir iki sahneden ibaret sadece.
Başrolde göreceğimiz - ki kendisini Hard Candy ve Little Children filmlerinden tanıyoruz- Patrick Wilson sorumluluk almaktan korkan tırsak baba rolünde. Yeni taşındıkları evde önceleri garip sesler olarak kendini gösteren ürkütücülük sonrasında çocuklarının derin bir komaya girmesiyle şekil değiştiriyor. Çocuğu cin mi çarptı, içine şeytan mı girdi derken, annenin farkettiği sesler ve görüntüler izlerken tüylerimizi diken diken etmekte zorlanmıyorlar. Bunlar olurken eve gelmemek için fazla mesaiye kalan babaya okkalı küfürlerimizi sunarken, en bilindik klişe olan bir türlü olayları yaşayana inanmayan sevgili olmak yerine karısının dediklerine kulak verip ailesini yeni bir eve taşıyan baba figürüne dönmesi hanesine bir artı yazmamıza sebebiyet veriyor.
Ancak yeni evde de olayların devam etmesi cinli perili ev klişesini de yerle bir edince Barbara Hershey'in oynadığı anne devreye giriyor ve bu tür filmlerin olmazsa olmazı ruh çağıran menapoz teyze ile tanışıyoruz. Yanında getirdiği iki enteresan karakter - ki gözlüklü olan filmin senaristi Leigh Whannell olmakta- ise klişeleri yok sayacak kadar karikatürize edilmiş tipler. Olayların bundan sonrası ise şu ana kadar pek işlenmemiş bir konuya geçiyor: Astral yolculuk. İtiraf etmeliyim ki bu bile filmi ayrı bir yere koymak için başlı başına bir neden. Cinden, periden, şeytandan muzdarip karakterleri izlemeye aşina bir izleyici bu tür orijinal bir fikirle karşılaştığında mutlaka sevinecektir. Tabii filmin içindeki tüyler ürperten sağdan soldan ustalıkla fırlayan tipler ve seslerin katkısı da yadsınamaz. Örneğin çamaşır astıktan sonra annenin gördüğü dans eden çocuk ustaca kullanılmış bir korku öğesiydi.
Menapoz teyzenin çözüm yönteminin denenmesi ve iblisle karşılaşılmasıyla finale yaklaşan filmimiz bu iki ortağın yarattığı diğer filmlerden de aşina olduğumuz üzere yine şaşırtan bir sahneyle son buluyor. Açıkçası filmdeki iblis Sam Raimi filmlerinden fırlamış derecede komik. Dilini salladığı anda ise aklıma gelen tek imge Tenacious D in the Pick of Destiny'deki metal müzik icra eden şeytan oldu. Son yıllarda izlediğim ender kaliteli ve seyircisini tirim tirim titreten bir korku filmi olan Insidious, Wan ve Whannell ortaklığının ileride de güzel çalışmalara imza atacaklarının kefili gibi. Filmle ilgili bir diğer ilginç not ise komaya giren çocuk rolündeki Ty Simpkins'in Litlle Children'dan sonra ikinci defa Patrcik Wilson'un oğlunu oyanamış olması. Yazıyı filmde çalınan unutulmaz bir klasikle bitirelim. Artık bu klasiği ne zaman izlesem aklıma bu film gelecek.
bu filmi ikinci kere izlerseniz korkmazsınız ^^
YanıtlaSilholy..
sakallı olan leigh whannel değil yalnız, diğeri.
YanıtlaSilhaklıymışım. bu filmi ikinci kere izledim korkmadım. chapter 2 için de aynını diyorum.
YanıtlaSil