70lerin sonunda piyasaya çıkan Superman ve 1966 sonrası hafif hareketlense de 1989
yılında Tim Burton eliyle mezardan kalkan Batman serisini hariç tutarsak süper
kahramanlara (super hero) sinema sektörü biraz uzaktı. Aslında ellerinde Marvel
ve DC comics külliyatı olsa da büyük ihtimal özel efektlerin daha gelişime
muhtaç olması ve yüklü prodüksiyon masrafları yapımcıların bu türe biraz soğuk
bakmalarını sağlamıştı. 1998 senesinde ise henüz sinema salonlarına The Matrix
bombası bırakılmamışken, ileride değeri daha iyi anlaşılacak Blade serisi konuk
oldu.
Yapımcılar enteresan bir şekilde yönetmen koltuğuna daha
önce bir film yönetmiş birisini koydular. Artık şanssızlık mı bilemiyoruz,
Blade sonrası da sadece 2 film yönetti Stephen Norrington. Başrolde isminden dolayı
Galatasaraylıların biraz daha sempatik baktığı ve aksiyon filmleriyle ünlenen Wesley
Snipes vardı. Yan rollerde adındaki fonetikten dolayı yıllarca hastası
olduğumuz müzisyen oyuncu Kris Kristofferson bulunmakta. Kendisi filme Kadir
Savun kontenjanından dahil olmuş olabilir. Yine kötü adam rolünde daha önce
Cryin klibindeki haliyle genç kızları kendine aşık eden ve bir türlü beklediği
patlamayı yapamayan Stephen Dorff, bir diğer kötü adam rolünde ise yılların
korku filmlerinin kült aktörü Udo Kier var. Kadro güzel, müzikler güzel,
efektler harika.
O güne kadar vampirler sinemada Dracula ile eş tutulmuş ve
genelde korku filmlerine konu olmuşlardı. Blade sayesinde ilk defa vampirler
bir tür olarak kabul edilip, sadece Dracula değil artık yüzlerce binlerce veya
daha fazla sayıda olan ve bunu gizli saklı yaşayan vampirlerden söz edilmekte.
Sanırım bu filmle birlikte artık vampir konusu Dracula ekseninden ayrılıp, - ki
sinemada başka denemeler olmuştu - Underworld, Night watch ve Twilight gibi
serilerin de önü açılmıştı.
Bazı sahneleri ertesi yıl gösterime girecek Matrix serisine
de ilham veren filmin açılış sahnesi muazzam. Yıllarca Zion’daki dans edenlerle
hatırlanan Matrix sahnesi bu kusursuz açılış sekansından beslenmekte.
Yeraltındaki gizli bir diskoda çılgınca eğlenen vamStephen Dorffpirlerin bir anda kan
banyosu ile çılgına döndükleri sahne Blade’in görünmesi ve yine dövüş
koreografileri eşliğinde finalini yapıyor.
Film aslında yarı süper kahraman yarı aksiyon tadında
ilerliyor. Dövüş sahneleri ve ona eşlik eden tekno müzik uyumu başarılı.
Aynısına Matrix’de de tanık olacağız. Özel efektler abartı değil, zaten çok
fazla değil. Konu sürükleyici, final sahnesindeki ruhların birleşimi akla
Indiana Jones tarzı efsaneleri getiriyor.Filmdeki kurşundan eğilerek kaçma sahnesi de acaba ileride nerede kullanılacak :)
Filmin bizler için sürprizi ise bir sahnede gazete bayiinde
ortaya çıkan Milliyet gazetesi =)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder