Genelde serilerin ikinci filmleri risklidir. Biliyoruz ki
yapımcılar baştan üçleme olarak düşünmedikleri için ilk filmin rüzgarıyla
ikinciye el atarlar. Dolayısıyla ilk filmin finalinden sonra illa ki hikayeyi
uzatmak/devam ettirmek, ilk filmde tutmuş ve hikayeden çıkmış bir karakter
varsa onu da hikayeye dahil etmek gerekir. Bu filmde de tüm klişeleri
görüyoruz. Whistler bir şekilde ölmemiş ve tekrar aramızda, Blade bu sefer daha
güçlü bir türle savaşıyor. Nomak güzel düşünülmüş bir villain, ancak Alien
çakması çene ve ağız yapısı daha yaratıcı olabilirdi. Gerçi otopside bahsedilen
detayları fena değildi. Blade bu savaşı
verirken düşmanları olan vampirlerle iş birliği yapıyor. Filmin mekanları da
kısıtlı ama güzel aksiyonlar var. Yönetmen farkı görsellikte ortaya çıkıyor. Guillermo
del Toro zaten yaratıcılığıyla nam salmış bir isim. Filmdeki güzel tesadüf ise
bir sonraki filmi Hellboy’da başrolü vereceği Ron Perlman ile bu filmde
buluşmuş olmaları. Belki de emin olmak için bu film deneme çekimidir,
bilemeyiz. Kadın başrol kontenjanından dahil olan Leonor Varela bazı sahnelerde
Natalie Portman tadı verdi. Ben benzettim en azından.
Işıklar önündeki ninja kıyafetli vampirlerle Blade’in dövüş
sahnelerindeki video efektlerin alenen belli olması ve ışık bombasının
tünelleri döne döne ilerlemesini saymazsak, eksilerinden çok artılarının olduğu
bir devam filmiydi. Sonuçta tipik bir devam filmi gibi eskilere göz kırpıp,
hikayeyi de biraz daha genişletmeye çalışan, üçüncü filme de hazırlık
yaptığımız vampir tandanslı, eğlencelik bir aksiyon.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder