Bu Blogda Ara

13 Ağustos 2013 Salı

TOGETHER WE STAND DIVIDED WE FALL


Iron Maiden efsanesini dinlediğimiz konserden hemen 10 gün sonra bir başka efsaneye tanık olmak hayatımda yaşadığım ender iki haftalık bir süreçti. Ha diğer iki haftalık süreç neydi derseniz ne biliyim lan ben derim.

Neyse Roger Waters'ı tanımayan bilmeyen yoktur sanırım, e bir de konserin konsepti The Wall gibi efsane bir albüm olunca beklentiler iki katına çıktı haliyle. Albümün hikayesi ve anlattıkları zaten Roger Waters'ın sadece şarkı söylemediğini aynı zamanda edebiyat yaptığını da gösteren şeyler. İTÜ'ye okuluma yıllar sonra bu vesileyle gitmiş olmak da ayrı bir gurur kaynağıydı. Stat süper olmuş ama çıkışta çok bekledik.

Yukarıdaki foto konser öncesi sahnenin durumunu gösteriyor. Bembeyaz bir duvar biz seyircilere derdini anlatmak için bizi bekliyor.

Roger Waters ve ekibi saat tam 21:00'de derdini anlatmak üzere sahnede yerini aldı. Öncesinde kamera ve fotoğraf makinelerinin flaşlarını kapatmamız gerektiğini belirten bir uyarı duyduk. Tabii adamların aklına nereden gelecek, lazeri olan da lütfen sahneye tutup şu güzelim ortamı bozmasın diyemedi haliyle.

Konser "I'm Spartacus" bağrışları, gitarlarla beraber atılan havai fişekler ve akabinde gelen In The Flesh ile başladı. Ekranda Roger Waters'ı görmenin tarifi yoktu, adam kanlı canlı karşımızdaydı. Gerçi yaşlandıkça inceden bir Richard Gere karizması da kazandığını söylemek yanlış olmaz. Richard Gere daha genç ama olsun :)

Hemen ardından duvara çarpan bir uçak ve ekranda beliren Eric Fletcher Waters fotosu ve isim kartıyla birlikte The Thin Ice adlı şarkı da başlamış oldu. Eric Fletcher Waters, Roger'ın daha bir yaşındayken II. Dünya Savaşı'nda kaybettiği babası.

Ardından gelen şarkı ise Another Brick In The Wall Part 1 idi. Yine babasını kaybetmesi ve ardında bıraktıklarından bahsederek yüreğimizi burktu Roger Baba.

Konserin sıradaki şarkısı Another Brick In The Wall Part 2 öncesi gelen bir sistem ve öğretmenler eleştirisi The Happiest Days of Our Lives idi ve sahnede büyük bir kukla belirdi. Akabindeki ekranda beliren "I Believe" yazısıyla birlikte efsane parça Another Brick In The Wall Part 2 geldi. Bu parçaya İTÜ Çocuk Korosu'nun eşlik etmesi ise konserin en güzel anlarından biriydi. Veletler ne kadar şanslılar büyüyünce "Olum ben Roger Waters'la konserde şarkı söyledim" diyecekler.

Bir sonraki parça ise Roger Waters'ın konserlerinde yeni çaldığı bir nevi güzelleme gibi olan The Ballad of Jean Charles De Menezes oldu.

Ardından konsere damga vuran Roger Waters konuşması geldi. Hoşgeldiniz, öncelikle burada olmaktan çok mutluyum dediği anda "Her yer Taksim her yer direniş" tezahüratları yükseldi. Korodaki çocuklar için alkış istediği anda ekranda Gezi Eylemlerinde hayatını kaybeden 5 gencecik arkadaşın resmi çıktığında kalabalık deliye döndü ve herkesin tüyleri diken diken oldu. Konserin en anlamlı anıydı. Türkçe olarak iyi başladığı konuşma uzun olunca ortalarında sıçtı, hatta İngilizce ne diyeceğimi unuttum bile diyerek tüm karizmayı çizdirdi derken, "bu şarkıyı tüm dünyadaki devlet terörü kurbanlarına adamak istiyorum" diyerek kurtardı.

Arkasından gelen şarkı Mother oldu ve Roger Baba "Mother, should i trust the government?" derken tek bir ağızdan kocaman bir Noooo çektik.

Bir sonraki parça unutulmaz klasik Goodbye Blue Sky idi ve ekranda harika bir animasyon vardı. Yalnız burda ilginç olan uçaktan insanoğlununun üzerine atılan simgelerdi. Shell, Mercedes, Haç, Yahudilik gibi imgelerin yanında Müslümanlığı temsilen çıkan ay yıldızda seyircinin alkışlaması garibime gitti. Sonuçta orada bize yapılan bir güzelleme yoktu tam tersine dini simgelerle dinin insanlara zarar verdiği, dünyalarını kararttığı anlatılmak istenmekteydi.

Arkasından gelen Empty Spaces şarkısı çalarken arka planda filmde olduğu gibi sevişen çiçekleri izledik.

Akabinde ise benim çok sevdiğim parça What Shall We Do Now geldi ve Roger Waters'ın sesinden o melodik haykırışları duymak beni mestetti.

TV'de yayınlansa sansür yemesi gereken taş gibi göğüsleriyle dans eden kızlı görüntüleriyle Young Lust şarkısını dinledik.

Otel odasındaki kamera görüntülerinden Pink'in odaya attığı kızın hayran olmasını ve Pink'in zamanı gelince çıldırmasını One of My Turns ile birlikte yaşadık.Ancak Roger Baba yaşı gereği çıldırmadı, çıldırması sözlerde kaldı.

Don't Leave Me Now 'da Roger Waters ile beraber ağıtlar yaktık.

Arkasından gelen şarkı Another Brick In The Wall Part 3 ile üçlemeyi tamamladık. 

The Last Few Bricks çalarken duvarın tamamlanmasını izledik. Bu esnada duvarda gösterilen kırmızı temalı görüntüler ise muazzamdı.

Ve konserin ilk yarısı ara finalde gelen Goodbye Cruel World ile duvarı tamamlayıp dinlenmek için ara verdik.

Ara sırasında duvarda devlet terörüne kurban olanların fotoğrafları verilmişti. Türkiye ise Hrant Dink, Adnan Menderes, Ethem Sarısülük ve Mehmet Ayvalıtaş ile temsil edilmekteydi. Ahhh ahhh oraya Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Erdal Eren gibi kurbanların da fotoğrafları yakışmaz mıydı be Roger'ım Waters'ım...

Aradan sonraki ilk şarkı ise efsanevi parça Hey You oldu.Ancak Roger Waters bize sadece şarkıyı dinletti, kendini göstermedi. Adamlar resmen koskoca duvarın arkasından gizlenerek bile bizi kendilerine hayran bıraktı. Bu şarkının ise en güzel anı tüm yürek "Together we stand, divided we fall" dediğimiz andı.

Albümün en içten yakarışının olduğu Is There Anybody Out There ile içimizi döktük.

Sıradaki şarkı Nobody Home ile Roger Waters yüzünü bizlere tekrar gösterdi. Bir ordada, gece lambasının altında şarkısını söylerken biz de odaya dışarıdan bakan röntgenciler gibiydik.

Vera'da tüm stat Roger Baba ile birlikte Vera için ağıt yaktık.

Sıradaki parça Bring The Boys Back Home idi. Şarkı esnasında ekranlarda dünyanın çeşitli yerlerinden açlık ve sefaletle boğuşan çocuk fotoğrafları ve mesajlar yayınlandı ve son olarak şarkının adı çıktı.

Arkasından ise bir diğer efsanevi parça Comfortably Numb geldi. Roger Waters ve gitaristi duvarın üstünden bu şarkıyı icra ederlerken eminim ki birçoğumuz benim gibi "keşke David de çıkıverse o duvardan" demişizdir.Bu muhteşem parçayı canlı dinlemek de unutulmaz anlarım arasında yerini almış oldu.

Roger Baba'nın ortalığı dağıtmasından önce yer alan şarkı The Show Must Go On ispeten sakin geçti.

Ardından ise faşist Roger Waters yani Pink'in ortalığı dağıttığı parça In The Flesh geldi. Roger Waters'a güneş gözlükleri ve deri ceket cuk oturmuştu. Ne karizma varmış abi sende be! Hele boğazını keserim hareketi süperdi! Şarkının bitimiyle beraber Roger Waters taramalı silahla ortalığı dağıttı ki o andaki yüzü görülmeye değerdi!

Roger Baba İngilizce sorarken ekranda da Türkçe olarak "Aranızda paranoyak olanlarınız var mı? Bu sizin için" yazısı ve arkasından da şarkının adı olan Run Like Hell çıktı. Konserin ikinci yarısının ortasından beri uçmakta olan domuz da sahnenin önlerinde ve seyircinin üzerinde bu şarkıyla birlikte uçmaya devam etti.

Roger Baba'nın megafonla söylediği Waiting For the Worms ile konser devam etti.

Stop ile soluklandık.

Sonunda The Trail eşliğinde Roger Baba'nın yargılanmasını ve duvarı yıkmakla cezalandırılmasını animasyon eşliğinde izledik Şarkının bitimiyle de duvar yıkıldı.

Outside The Wall ile huzura kavuştuktan sonra Roger Waters bize saz arkadaşlarını tanıttı ve alkışlattıktan sonra da konser sona erdi.

Ama ne konserdi, konser değil muhteşem bir müzikal ve sahne şovuydu.

Roger Waters zamana meydan okuyan enerjisiyle, anlatmak istediğini sahne şovu ve ekrandaki görüntülerle çok iyi anlattı. Gezi'de katledilenleri andık, unutulmaz bir gece yaşadık.

Konser esnasında gösterdikleri gitaristlerden biri Frankenstein'a benziyordu, Roger'ın tanıttığı müzisyenlerden birinin de soyadı Killminster'dı. Lemmy Baba'yla bir akrabalık var mıdır acaba?

Ve uçuşan domuzdan da "Do a Better Thing" yazısının "ing" ekini hatıra olarak evimize götürdük :)










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder