Bu Blogda Ara

28 Mayıs 2014 Çarşamba

WHO WERE THEY, THEY WERE THE METAL KINGS!!!



Yıl 1996, Bornova Anadolu Lisesi sıraları. Müzik zevkimin pop müzikten tiksinip, Cartel ile değişik şeylere, inadına anti-popa eğrildiği yıllar. Ama Cartel de tatmin etmiyor beni. O sıralar aynı sınıftaki pek de sevilmeyen kıl tiplerden Saygın'ın bana verdiği Manowar - Kings of Metal kasetiyle hayatım değişiyor. Kasetteki elinde zincirli kaslı adam çizim muhteşem, zaten karikatür sanatına gönül vermiş bir bireyim. O çizimi gördükçe insan bunu nasıl çizer yahu diyorum. Kasedi Almanya'dan getirdiğimiz müzik setine takmam ve ilk şarkı "Wheels of Fire"ı dinlememle, o muhteşem sound ve vokalden nasıl etkilendiysem, aradan geçen 18 yılda heavy metal başta olmak üzere metal müzik nerdeyse hayatımın çoğunu doldurmuş, yeaa biz o grupları lisede dinliyorduk diyenlere tekme tokat girişecek kadar tiksinmişim. Biz de lisede dinliyorduk ama sizin gibi dönmedik lan ibneler. Tutkumuz oldu işte. Saçlarım askere gidene kadar hep uzundu, askerden döndüm ve yine uzun.
Kim derdi ki 18 yıl önce ilk dinlediğin metal kasedinin 25. yıl turnesine gidiceksin, giderken de Manowar'ı üçüncü kez izleyeceksin, utanmadan da diğer konserler iyiydi ya, bir dahakine izlemesem de olur diyeceksin.
Kan alırlar Kamil kan...

Neyse efendim zaman öğleden akşama döndüğü anlarda konser alanına vardık. Eski ev arkadaşım Satış Müdürü olduğu için, girişkenliğini de kullanarak bizlere özel VİP alanda yer ayırtmış. Bilmem kaç TL verip de sınırsız alkol alanlarla aynı alanda alkolsüz izledik konserleri ama güzeldi.Biraların parasını vererek izledik diye düzeltiyorum :)

Yıllardır aynı mekanlarda eğlendiğimiz dotlarımız Doruk, Aytek, Bürkan ve Emre'den kurulu Fallen'a ne yazık ki yetişemedik, Kırmızı'yı önceleri defalarca izlediğimiz için pas geçtik ve açılışı artık izlemekten gına getiren Pentagram'la açtık. Açıkçası grup da heyecanını yitimiş mi diyim, bize mi sıkıcı geliyor ama eski coşkularından uzak olduklarını düşünüyorum. Murat İlkan'ın gidişi ve yerine gelen vokalin yetersizliği de grup için büyük dezavantaj. Uzun İnce Bir Yoldayım şarkısında vokali uzatınca adam ritmi kaçırdı, e ama böyle bir gruba da yakışmadı doğrusu.

Saatler 20.30'a doğru gelirken de sahneye Arch Enemy çıktı. Şansıma bu grubu hem deefsane vokal Angela Gossow ile birlikte 2009'da Unirock'da yine aynı mekanda izlemiş ve çok keyif almıştım. 5 yıl önce ortalığı "One for all, all for one/ We are strong, we are one/ Nemesis" sözleriyle iyi ki inletmişiz. Yeni vokal Alissa White-Gluz da fena değil ama asla bir Angela değil derken Arch Enemy'nin sahne almasıyla beraber ses skandalı da patlak verdi. Evet ecnebilerde seks skandalları, bizde ses skandalı. Grubun sesini öyle bir kısmışlardı ki nerdeyse vızıltı gibi gelmekteydi. Ne vokalin sesi, ne gitar soloları hiçbir şey duyulmuyordu. İlk 3-4 şarkı boyunca seyirci tepkisini zaman zaman yuhalayarak, zaman zaman ses siteminin kurulu olduğu kuleye pet şişeleri atarak gösterdi. Hatta bir cengaver arkadaşın kuleye tırmanıp oradakilerle ateşli şekilde tartıştığını gördüm. İyi de yaptı, belki adam uzun bir yoldan sırf bu grubu görmek için eziyet çekerek geldi. Sen de sesini ayarlayama, lise müsameresindeki amatör gruplardan bile düşük sesle seyirciye dinlet. Tabii grup üstüne alınır da sahneden iner mi derken, 6 veya 7. şarkı olarak Nemesis'i çaldılar ve sahneyi terkettiler. Son 2-3 şarkıda ses sitemi bir nebze yükselse de hiçbir işe yaramadı. Davulun crosslarının duyulmadığı Arch Enemy konseri mi olur lan şerefsizler.

Öhöm neyse sonraki ara açıkçası Manowar'da da ses böyle olursa naparız tedirginliğiyle geçti.

Saat tam 22.00'de Heavy Metal'in kralları üçüncü kez İstanbul seyircisinin karşısındaydı. 2005 yılındaki Yedikule konseri konser tarihçemde kendine has yeri olan eşsiz bir deneyimdi. Nerdeyse 2,5 saati bulan ve tüm klasiklerin çalındığı, ambiyansıyla mest eden, şimşeklerin de bu ambiyansa eşlik ettiği muhteşem bir konser olmuştu.
2010 Sonisphere ise Manowar'ın konuk oyuncu olduğu, akıllarda Joey DeMaio'nun "Dört büyük grup var diyorlarmış, siktirin" temalı konuşması ve dostları Dio'ya şükranlarını sundukları duygu dolu anlarla kalmıştı.

Ne yazık ki korktuğumuz oldu ve Manowar sahnedeyken de aynı ses sistemi rezaleti nazaran daha az şekilde devam etti. Sanırım bir önceki skandalın üzerine yaptıkları tek şey sesi köklemek olmuştu. Onun dışında kanalları ayarlıyım, tüm enstrümanların sesini vereyim gibi bir dertleri olmamış arkadaşların.

Playlist internette turneyle ilgili gördüğümüz listenin aynısıydı ve önceden okuyup güzelmiş dediğimiz listeyi teker teker dinledik.

Grup konsere yıllardır her türlü konserlerinde adet olduğu gibi Manowar şarkılarıyla başladılar. Ardından yine her albümden birer şarkı ortaya karışık yaparak Blood of My Enemies, Sign of The Hammer, The Lord of Steel ve The Dawn of Battle ile devam ettiler. Bu esnada da seyirciyle diyaloğa hiç girmediler.

Hemen arkasından konu albüme geçildi ve ilk şarkı, daha doğrusu hikaye başladı. Evet yıllardır dinlediğimiz hikayenin yani The Warrior's Prayer'ın görüntülerini de izlemek doğrusu bambaşka bir keyifti. Özellikle

"Gods of war i call you, my sword is by my side
I seek a life of honor, free from all false pride
I will crack the whip with a bold mighty hail
Cover me with death if i should ever fail..
Glory,majesty,unity Hail..hail..hail..."

repliklerini tek bir ağızdan tekrarladık

Siyahi ufaklığın dedesine sorduğu "Who were those four men?" sorusuna sanırım konsere özel farklı bir cevap aldık.
-Who were they?..They were the Kings of Metal!". (Burası albümde They were the Metal Kings olarak geçer)

Akabinde de 25 yıldır alışık olduğumuz üzere gaz ötesi parça The Blood of the Kings geldi. Son yıllardaki konserlerinde olduğu üzere sayılan ülkelere yeni dörtlüklerle çeşit gelmişti ve evet ülkemiz de o sayılan ülkeler arasında vardı.

Buraya özel değil, son yıllarda Manowar'ın konser kayıtlarında tercih ettiği güzel bir derleme olmuş.

Mehter marşıyla imparatorluğu yaşamış bir ülkeye ne kadar ters olur bilemem ama arkasından da insana "krallık da fena değilmiş olum bildiğin gazmış" dedirten Kingdom Come geldi.

Arkasından tüm izleyicilere duygu dolu anlar yaşatan "Fallen Brothers" videosu ve arka planda da çalan enstrümantal Hearth of Steel nam-ı diğer Herz aus Stahl geldi.

Adamlar videoda ölen bodyguardlarını bile unutmamışlardı ki, hoş bir davranıştı.

DeMaio'nun da can dostu Dio'nun ve grubun emektar davulcusu Scott Columbus'un görüntüleri sayesinde ruhlarını şad ettik.

Ve yıllar önce Caravan'da Tornado ile hep beraber söylediğimiz Heart of Steel'i binlerce kişi ve tabii ki eser sahibiyle birlikte söylemek konserin doruk noktalarından biriydi.

Arkasından sikko ses sitemiyle bir DeMaio bass solo denemesi geldi ama rezalet ötesiydi, adam notaya bastıktan 2 saniye sonra ses gelmesi ve cızıltılar eşliğinde Sting of Bumblebee denemesine şahit olarak bunu unutulacak kötü anlar listemize yazdık.

1996 yılında Manowar ve heavy metal maceramı başlatan oldukça erotik ve adamlara şapka çıkartacak bir videoya sahip Wheels of Fire geldi.

Yanlış hatırlamıyorsam bu şarkıyla birlikte ses sisteminde az da olsa bir iyileşme yaşandı ya da ben artık iyice havaya girdiğim için olabilir.

Arkasından artık Metal müziğin milli marşlarından sayılan Hail and Kill geldi. Eric Adams'ın sesi hala harika ama özellikle bu parçada eko ve efektlerin bokunu çıkardı ama yine de adam hala titretiyor be.

Yine yazının son sözlerine de ev sahipliği yapan Manowar'ın diğer gruplara meydan okuduğu albüme de adını veren klasik Kings of Metal ile albümü tamamlamış olduk.

Bis beklerken Joey DeMaio daha önce de olduğu üzere halka Türkçe seslendi, ama bu sefer nerdeyse nutuk attı. Defalarca seyirciye Hasiktir çektirerek içimizi boşalttırdı, birazdan "Fener için opera"ya başlarız derken, Soma faciasında ölenlere bu konseri adadıklarını söyleyerek en azından yakın zamanda ülkede yaşanan bu elim olaya kayıtsız kalmadıklarını göstermiş oldu.

Sonrasında ise Manowar'ın konserlerde kitleleri çıldırtmak için yazdıklarını düşündüğüm bir diğer milli marş Warriors of the World United geldi, ancak Eric Adams beklediğim gibi nakaratta seyirciyi şarkıya katıp uzatmadı. Ben orda o nakarat kısmını defalarca seyirciye söyletmesini beklerdim.

Bir Manowar klasiği olarak son şarkı Black, Wind, Fire and Steel'e başladılar. Şarkının ilk kısımlarını Eric, Joey ile beraber söylediler.

Ve sonrasında da playbackten çalınan The Crown and The Ring eşliğinde konseri terkediş ve evlere dağılış.

Bu yazının yazarı olarak lise arkadaşım Saygın'a (Einstein olamadın ama en azından bir işe yaradın len), bu konseri özel mekanda izlememizi sağlayan sevgili dostum Serdar'a, orada tanıştığımız ve ilk fırsatta kolumu dövdürteceğim Volkan'a, içtiği içkilerle arkamızda bayılan kızın dostlarının ilgilenmemesi yüzünden kızla tek başına ilgilenmek zorunda kalan kızın potansiyel sevgilisi bahtsız savaşçıya sevgilerimi yolluyorum... 

Ha bir de Other Bands Play, Manowar Kill....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder